Ulusal Yayın Kongresi

Ümit Yaşar GÖZÜM'ün Konuşması

ULUSAL YAYIN KONGRELERİNİN YAYINCILIĞIMIZDAKİ YERİ
 
                                             
ÜMİT YAŞAR GÖZÜM
5. Ulusal Yayın Kongresi Yürütme Komitesi Eşbaşkanı
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Genel Müdür Yardımcısı
 
 
Yayıncılık sektörü kültürleri birleştiren köprü niteliğindedir. Bir başka ifadesiyle yayıncılık sektörü entelektüel merkezin temelini oluşturmaktadır. Aynı zamanda bir ülkenin gelişmişliğinin  de önemli ölçütlerinden birisidir.Türk yayıncılık tarihi köklü bir geçmişe sahiptir. Osmanlı döneminde genel olarak bakıldığında kitap yayıncılığı, okuyucu kitlesinin sınırlı olmasından dolayı yok denecek düzeydedir. Okuma yazma oranının %10’da olduğu o dönemlerde yayıncılık daha çok gazete ve dergi yayıncılığı olarak algılanmış, çok az sayıda kitap basılmıştır.
 
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren yayıncılık faaliyetlerine büyük önem verilmiş, kültürün önemli bir taşıyıcısı olarak yayıncılık faaliyetlerini teşvik edici tedbirler alınmıştır. 1 Kasım 1928 yılında ilan edilen Harf Devrimi bu bakımdan da bir milat teşkil etmektedir. Yeni alfabe ile birlikte geniş bir okuma-yazma seferberliği başlatılarak kısa zamanda okuma-yazma oranı artırılmıştır. Bu durum beraberinde yayıncılık faaliyetlerine de bir ivme kazandırmıştır. 1938’lerde kitap yayıncılığı için gerekli olan okur kitlesi oluşmuş, ilk ve orta öğretim yaygınlaşmaya başlamıştır.
 
Fakat takdir edileceği üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında maddi olanaksızlıklardan ve sermaye yetersizliğinden  dolayı devlet, yayıncılık sektörüne de el atarak en büyük yayıncı konumuna gelmiştir. Diğer pek çok alanda olduğu gibi yayıncılık alanında da biriken sorunlar devleti bu konuda ciddi bir adım atmaya ve yayıncılıkla ilgili bütün kişi, kurum ve kuruluşların katıldığı bir yayın kongresi düzenlemeye sevketmiştir.
 
Ülkemizde yayıncılıkla ilgili konuların ele alındığı, sorunların tartışıldığı, bilginin paylaşıldığı Ulusal Yayın Kongrelerinin ilki böyle bir ortamda Birinci Türk Neşriyat Kongresi adıyla 1-5 Mayıs 1939 tarihleri arasında düzenlenmiştir. Bu kongrede ülke genelinde basım ve yayın işlerinin gözden geçirilmesi, resmi ya da özel bütün ilgililerce geleceğe yönelik olarak devletçe ve bireyce izlenecek yolların saptanması hedeflenmiştir. Kongreye yazarlar, yayıncılar, eğitimciler, araştırmacılar, milletvekilleri ve bakanlık görevlileri katılmıştır.
 
Bu kongrede resmi ve özel, ülkenin bütün basın-yayın işleri gözden geçirilmiş; devletçe ve özel girişimcilerce izlenecek yol ve yöntemler tartışılmış; Türkçenin yazılı konuşulması bağlamında, kitaplı toplumu oluşturmanın gerekleri ve ilkeleri saptanmıştır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Yayın Kurultayının işlevini ve çalışmalardan beklenen sonucu “... Eğitim öğretim kurumlarının yetiştirdiği milyonluk okur - yazar çoğunluğa ekinsel besin olacak dergi, kitap, sözlük ve bilgilik (ansiklopedi) gibi öğrenme ve uygarlık araç -gereçlerini bir an önce onlara verebilmek için, hangi girişimde bulunmak gerektiğini, hangi yol ve yöntemi kullanmak gerektiğini bu kurultayda ortaya çıkarıp saptamak olanağını kazanmış bulunuyoruz...” diyerek dile getirmiştir.
 
Ülkenin yayıncılık politikasının belirlendiği bu kongre son derece yararlı olmuştur. Nitekim kongrenin programı yayıncılıkla ilgili sorunların ilk kez esaslı bir şekilde planlanarak üzerinde durulduğunu gösterir. Yayın alanındaki etkinliklerin bu toplantıda belirlenmesi açısından Birinci Türk Yayın Kongresi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bir tercüme planının hazırlanması ve dünya klasiklerinin dilimize çevrilmesi faaliyetleri bu kongrenin aldığı ve uyguladığı en önemli kararlar arasında sayılmaktadır.
 

• Basım, Yayın ve satış işleri encümeni
• Dilekler encümeni
• Edebi mülkiyet encümeni
• Gençlik ve çocuk edebiyatı encümeni
• Mükafat, yardım ve propaganda işleri encümeni
• Neşriyat programı encümeni
• Tercüme işleri encümeni
adlarıyla yedi farklı komisyon şeklinde çalışmaları yürütülen kongrede öne çıkan diğer önemli kararlardan bazıları ise şunlardır:
- Bir çocuk edebiyatı kütüphanesinin kısa zamanda kurulması,
- Halka yönelik yayınlar için yıllara ayrılmış bir programın oluşturulması,
- Özel yayıncılığa devletçe yapılan yardımın daha verimli ve esaslı bir yola konması,
- Düşünsel haklara ait mevzuatın günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesi.
Büyük yankılar uyandıran bu kongrenin kararları hemen uygulamaya konularak bir çeviri bürosu kurulmuştur.
 

Birinci Türk Neşriyat Kongresi’nde bu tür kongrelerin düzenli aralıklarla toplanması kararlaştırılmışsa da başta siyasi istikrarsızlık olmak üzere ülkenin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlardan dolayı kongrenin ikincisi ancak 1975 yılı  gibi çok geç ve yine ülkemiz için oldukça kaotik  bir ortamda ve tarihte yapılabilmiştir. 1939 yılından itibaren geçen zaman zarfında yayıncılıkla ilgili sektörel anlamda önemli ilerlemeler kaydedilmiş ancak şartlar yayıncılık sektörünün tekrar ele alınmasını ve ortaya çıkan yeni sorunlarla beraber çözümsüz kalan sorunların çözümünü gerekli kılmıştır.
 
Bu amaçla 24-27 Ocak 1975 tarihlerinde 2. Türk Yayın Kongresi toplanmıştır.
 
İkinci yayın kongresinde ana karakter olarak, her ne kadar birinci kongre ile aralarında uzun bir zaman varsa da, Birinci kongrede ülkede bir yayın ve yayıncılık politikası oluşturmaya çalışılırken bu kongrede artık yayıncılığımız ile ilgili teknik konular gündeme gelmiştir. gibi başlıklar yayıncılığımızın bir gelişme içinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca ilk defa kütüphaneciler bu kongrede yer almışlardır.
 
Bu kongrede tartışılan başlıca konu başlıkları ise şöyle sıralanabilir:
- Baskı işeri, baskı tekniği, kağıt ve matbaa malzemesi sorunu
- Standartlar ve kitap düzeni
- Yayın dağıtımı, tanıtımı, reklamı ve PTT ücretleri
- Yazar ve yayıncıları özendirme, telif hakları sorunu, iyi ve güzel yayın
- Ansiklopediler ve diğer müracaat kitapları, çocuk ve gençlik yayınları, okul yayınları
- Halk ve kültür yayınları, devlet yayınları
- Teknik yayımlar, çeviri işleri
- Fikir, sanat ve kültür dergileri
- Fikir ve sanat eserleri kanunu, basma yazı ve resimleri derleme kanunu
Kongrede üzerinde önemle durulan bir husus da resmi yayınevleri ile özel yayınevleri ve hatta özel yayınevlerinin kendi aralarında bile bir iletişim ağı olmayışının gereksiz para, zaman ve emek israfına neden olduğu ve en kısa zamanda bunun önüne geçilmesi gerektiğidir.
 
Adalet mekanizmasının yazar haklarını daha açık koruması, sağlam bir ulusal yayın hayatının düzenlenmesi, kitap dağıtımında yaşanan sorunların aşılarak köylere kadar kitap dağıtımının temin edilebilmesi, yazarlara sosyal güvence haklarının tanınması, yayıncılıkla ilgili vergi muafiyetlerinin yeni kriterlere göre ayarlanması, mesleğin ana unsuru kâğıt ve PTT sorunlarına el atılması gerektiği bu kongrenin üzerinde önemle durduğu diğer konulardır.
 
Ulusal ve uluslararası kitap fuarları düzenlemenin ve yabancı kitap fuarlarına katılmanın önemi de ilk defa İkinci Türk Yayın Kongresi’nde vurgulanmış ve bu konuyla ilgili olarak dördüncü komisyon “yazar ve yayıncıları özendirmek için yapılacak bir yönetmelik esaslarına göre Türkiye’de her yıl ulusal ve hatta uluslararası kitap fuarları açılması ve yabancı kitap fuarlarına katılma olanağı sağlanması” gerektiğini raporunda belirtmiştir.
 
1975 yılından Üçüncü Yayın Kongresi’nin yapıldığı 1991 yılına kadar geçen onaltı yıllık sürede gerek ülkede gerekse dünyada özellikle yazar hakları ve teknolojinin yayıncılıktaki rolü bakımından önemli gelişmeler yaşanmıştır.
 
11-13 Haziran 1991 tarihlerinde Üçüncü Yayın Kongresi’nin Telif Hakları Kurultayı ile birlikte yapılmış olması bu önemden kaynaklanan bir gelişmedir. Kongre ve Kurultay toplanırken ilk ve en önemli hedefin devlet ve özel sektör olarak kültüre ayrılan payın ve verilen önemin arttırılması için ciddi bir kamuoyu yaratmak olduğu belirtilmiştir.
 
Bundan başka genel olarak yayıncılarla ilgili birçok sorunun tespit edildiği bu kongre ve kurultayda kültür hayatının canlandırılması bakımından başta özel sektör olmak üzere kitapçı ve dağıtıcıların bütün faaliyetlerinde devletçe desteklenmesi, teşvik edilmesi ve özendirilmesi gerektiği bütün ilgili kuruluşların dikkatine sunulmuştur.
 
Üçüncü Yayın Kongresi ve Telif Hakları Kurultayı, üç gün süren çalışmalarının neticesinde Türkiye’de okuma alışkanlığının tam olarak teşekkül edememiş olmasının bütün sektör sorunlarının başlıca ve en önemli sebebi olduğunu bir kere daha tesbit etmiş ve okul öncesi eğitim döneminden başlamak üzere eğitimin her kademesinde ve hayatın her devresinde çok ciddi ve programlı bir “Okuma Eğitim” uygulanması ve bu alışkanlığın mutlaka toplumun her kesiminde yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulamıştır.
 
Kongre ve Kurultayda ayrıca yazarlarımızın milli kültürümüzün işlenip geliştirilmesinde en büyük dayanağımız olduğu; başta eserlerini yayınlatamamak olmak üzere telif hakları, vergilendirme ve sosyal haklar bakımından çözülmesi gereken çok önemli sorunları bulunduğu; yayıncılık konusunda bağımsız bir kuruluşun ve onu finanse edecek bir fonun kurulması gerektiği; bunların çözümü için telif hakları ile ilgili mevzuatın yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olduğu sonucuna varılmıştır.
 
Kongre ve Kurultay, dünyadaki yeni gelişmeleri de (Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla Türk Cumhuriyetlerinin kurulmaya başlaması) göz önüne alarak yayıncılık sektörünün artık sadece Türkiye’yi düşünerek değil Türkiye dışındaki Türk topluluklarını da dikkate alarak yeni bir planlamaya gitmesi ve devletin de bu hususu özendirici tedbirler alması gerektiğini tesbit etmiştir.
 
Aradan yedi yıl geçtikten sonra 16-19 Aralık 1998 tarihleri arasında Kültür Bakanlığı’nın öncülüğünde gerçekleştirilen       Dördüncü Ulusal Yayın Kongresi, düşünceyi açıklama özgürlüğü açısından yazar ve yayıncı sorunları, elektronik yayıncılık, kamu kurum ve kuruluşlarında yayıncılık konuları ve okuyucu, yayıncı, kitapçı, kütüphaneci ilişkileri, okuma alışkanlığının yaygınlaştırılmasında kitle iletişim araçlarının ve kütüphanecilerin rolü gibi belli başlı konuları ele almıştır.
 
Bu kongrede elektronik yayıncılığın ilk defa ele alınması dikkat çekicidir. 90’lı yıllarda gelişerek yaygınlaşmaya başlayan elektronik yayıncılık, avantajları ve dezavantajlarıyla incelenmesi gereken bir konu haline dönüşmüştür.
 
Kongrenin Genel Kurul’da benimsenen ve ilgili kurumlara iletilmesi uygun görülen ilke kararlarından oluşan 18 maddelik sonuç bildirgesindeki taleplerinin önemli bir kısmı gerek devletce gerekse de özel sektörce karşılanmış olmasına rağmen bazı sorunların hâlâ devam ettiği gözlemlenmektedir.
 
Değişen teknoloji ve ülke ihtiyaçlarıyla beraber bu sorunlara gün geçtikçe yenileri de eklenmiştir. Sektörleşme yolunda hızlı ilerleyen ve mesleki örgütlenme çalışmalarını tamamlama aşamasında olan Türk yayıncılığının aynı zamanda güncel sorunların belirlenmesi ve çözüm önerilerinin tartışılacağı yeni bir Ulusal Yayın Kongresi’nin düzenlenmesi kaçınılmaz olmuştur.Bu kongre  yeni bir açılımın kaçınılmaz sonucu olarak düzenlenmektedir.Türk Yayıncılığının Yeniden Yapılandırılması projesi kapsamında 2004 yılında başlayan çalışmaların beşinci yılında aynı zamanda Türkiye’nin bu projesinin aynı zamanda bir değerlendirmesinin de olacağı bu kongre gelecek dönemler için tekli yıllarda her beş yıla damgasını vuracak bir sürecin başlangıcını da planlamaktadır.
İlk kongreden tam 70 yıl sonra düzenlediğimiz Beşinci Ulusal Yayın Kongresi’nde geçmiş kongrelerin taranması ve genelde kurgunun sorunlar üzerine kurulduğunun görülmesi de dikkate alınarak yeni bir yaklaşım ve  konsept oluşturulmuştur.
 
İlk defa bir yayıncılık kongresi sorunlarla başlayan bir yaklaşım yerine, kamu kurumlarının ve salt akademik yaklaşımların ötesinde sektörleşmeyi öncelikli hedef olarak belirlemiş ve bu yönde alanın aktörleriyle birlikte kongre üyelerini ve konsepti belirlemiştir.
 
Temelde yayıncılığı oluşturan ortak bileşenlerin bir araya gelerek sektörleşmenin sağlanmasına yönelik engelleri ortadan kaldıracak çözümleri önerecek  ortak aklın yaratılması  ve değişerek büyüme hedeflenmiştir.
 
Kongrenin komisyonlarına ve konu başlıklarına göz attığımızda adeta sivil bir manifesto  ama çözüm önerilerini de içinde barındıran katılımcı bir manifesto olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
 
Türk yayıncılığının yaşadığı değişimi ve gelişmeyi dünya yayıncılığından ve  yeni binyılın getirdiklerinden bağımsız düşünmenin mümkün olmadığını kurgulayan bir kongre planlanmıştır.
 
İlk defa bir kongre sekiz aylık bir süre zarfında kendine özgü internet sayfasında konularını tartışmaya açmış ve bütün üyeleri bu tartışmalara ekstra harcamalar yapmadan yollarda zaman kaybetmeden entelektüel katkıda bulunma olanağına kavuşmuşlardır. Yine ilk defa bir yayıncılık kongresinde kamu temsilcileri komisyonlarda az ve görev tanımlamaları çerçevesinde katılabilmiştir. Yine ilk defa yayıncılarımızın ağırlıkta olduğu,ajansların ilk defa yer aldığı ve çevirmenlerin ilk defa örgütlü olarak yeter sayıda yer aldığı bir kongre olmuştur.
 
Bütün bunların sonucunda bu kongreden beklenen daha çok cekler-caklardan , kişisel ihtiraslardan arındırılmış,kongre sonrası uygulanabilecek ve takip edilebilecek ortak kararlar çıkmasıdır.Kongre geneli ve komisyonlar kurumların önerilerinden ziyade uzmanlık alanları dikkate alınarak seçilmiş üyelerden oluşmaktadır.